Bir goncaydı; inciler kokulu... Hiçbir gül fidanı dökmemişti bunca kutlusunu goncanın, ve hiçbir gülde bir araya gelmiş değildi bunca güzellik... Bir goncaydı; dışından içi görülüyor, zâhirinden bâtını okunuyordu... Bir goncaydı; yeşil kundağında gül'i rânâ; belki berrak sadefinde dür-i yektâ...

O'nun sîreti bir amaç, O'nun sünneti bir hidayet, O'nun sureti gönüllere ülfet ve nimet veren bir âb-i hayat...

Ruhumuz O'na asik... O, gül mushafli sevdamizin sembolü... O, onsekiz bin alemin emsali olmayan gülü...

Gündönümünden bir gül dönümüne bir gün gündönümünde doğdum bu dünyaya günebakanlar güne dönüyordu ihtimal yine her zamanki alışkanlıkları ile kulaklarını bir bebek çığlığına tıkayıp biz de sıradan biz de onlardan der gibi sessizce küçük adam yaşadı koca bir ömür gün ve gece kendince iyi, kötü durmadan geçen zamanı durdurmadan ve su da aktı gitti avuçlarından her şeyden ya da hiçbir şeyden bir farkı olmadan kalbimde ince sızı hep dost yürekler oldu soldu ardından papatya sümbül lale her çiçek hani dalgalı denizlerde bir gemi gibi bir balon göğe bırakılmış ipi serseri sabırlarda günlerce hece hece öldüm her gece sabah günle uyanabilmek adına kendi cenazemi hep ben gömdüm bir gündönümünde doğdum bu dünyaya bir de yüzümü bir güle döndüğümde iki.
Güzelliğin kadrini,Erdemin Gizini Gül Topluluğu Bilir,
Şiirde peri yüzünü,Çilede Gönül Derdini Gül Neferi Bilir,
Gül Aydınlığını tutmuş gibi Gül Sevdası sarmış beni,
Alev Alev yakmış beni,
Gül erinden başka kimbilir,kimbilir,büyülemiş Gül beni.
Ne dostla dost, ne arkadaşla arkadaş, ne yoldaşla yoldaş, ne kardeşle kardeş olmayı başaramayan güllerin bahçıvanlarda kusur aramaya hakları yoktur.
Bizim de dünyamizda sabah olacak gülüm
Düsmezse düsmesin yakamizdan ölüm
Umuduma bin kursun siksa da ölüm
Unutma, umuduma kursun islemez "gül"üm..

Gün olur toprağa düşer güllerin
Bu can ten evinden çıkar giderim
Sevdam güle döner, ben de gülerim
Bana Güller derin,Kırmızı Güller verin
Güller ağlar bana,bu derdi Güller anlar
Bana Güllerimi,Güllerimi verin

Güllere vurgunum,Güllere sevdalı
Bana Güller derin,Kırmızı Güller verin
Kan rengi hüzünlü,şehitler anı
Güller ağlar bana,bu derdi Güller anlar
Bana Güllerimi,Güllerimi verin
Gül yüzlü şehadet,Gülleri derin
Gül kokulu yare yare gönderin
Ölsem ölsem yine,dirilsem derin
Bana Güller derin,kırmızı Güller verin
Güller ağlar bana,bu derdi Güller anlar
Bana Güllerimi,Güllerimi verin


 
O, tesrifiyle kainati aydinlatan ve isik bahseden sonsuz bir nur sulesi...

Gündüzleri dünyayi isitan günes ve geceleri gökyüzünde çiçek çiçek açan yildizlar, O'nun sönmeyen isiginin en mütevazi kandilleri... Sera da, süreyya da O'nun nuruyla aydinlanir...

Avizesi cevzâ, ışığı dolunay idi gecenin...Bir Gül açtı, ve yeminler edildi ömrüne...Bir Gül açtı, taşırdı sevinç ırmaklarını...Bir Gül açtı, ve dünya ilk kez dünya olduğunu hissetti...Bir Gül açtı, varlık doruğa ulaştı...Bir Gül açtı, ve önünden sonu hayırlı oldu eşeriyetin...Zaman o gül gibi gül görmedi zaman olalı...Gülün güzelliği dillerde dâsitân olalı...
Şafak serinliğini dupduru sularla yıkadı melekler, ve gecenin rengiyle taradılar saçlarını Gül yüzlünün... Aynalara asılıp kaldı baharlar... Zaman ne kutlu zaman oldu, çağlar ne saadetli çağlar...Sevgioğulları oymağında... Sevinçli çocukların yüzünde... Kırağı çalmayan gül dallarında... Hep seçilmiş kullardı... Hep seçilmiş kalplerdi... El ele ve yan yana... Bir Gülün kokusuyla mest, bir Gül'ün rengiyle sarhoş!.. Ah! Ne olaydı Rabbim orda olsaydım!.. Orda açılsam, orda solsaydım!..
Asırlarca süren bir tatlı rüya idi... Hiç başımızı kaldırmadık yastıklardan, hiç gözümüzü açmadık nedense... Derken film bitti, ışıklar yandı... Bir de baktık ki ifritlere
sardırmışız dört bir yanını Gül'ün. Kokusunu karayellere kaptırmış; rengini muson yağmurlarına çaldırmışız...Şimdi amansız sınırlar örülü aramızda... Baldıranlar döküyor dallarında gülbünler...Ve müziksiz son sahnede hep kötü adamların alaylı kahkahaları...
Bir gül kadar sevil... Ama bir gül kadar cabuk solma... Seni daima sevecegim... Bunu asla unutma..... Bir gülü sevdim, delice sevdim... Bütün yüregimi ruhumu ona verdim... O'da beni sevdi,en az benim kadar... Ama ne ben onu koklayabildim... Nede o kadifemsiligi ile dokunabildi bana...

GÜL'E DAIR...

Gülü tarife ne hacet; gül Sevda-yi Muhammedî'dir. Gülün sevdasi kalbimizin hâfi tepelerinde, ahfâ zirvelerinde sancak açmistir.

Ve bizler, gönlü gülsen olan insanlara meftun oluruz, Kainatin Solmayan Gülü'nün askiyla...

 

Gün gelir, gözyasiyla gül sulariz. Bir gül için bin dikene su veririz. Ve biliriz ki, güllerin içinde diken yoktur, dikenler içinde gül vardir.

O, askimizin mihrabindaki gül... O, alemlere rahmet olarak gönderilen bir rasûl... O, çöl sicagindaki bir kevser selâlesi...

Çiçekler arasında "Güzellik Kraliçesi" olarak seçilen gül,çiçeğinin inceliği,goncalarının çeşitli şekilleri ve hoş kokusu ile milletlerin tarihinde bile rol oynamış,dini,milli gelenekler arasında milletlerin hislerine,ruhlarına,şiir ve edebiyatına da hakim olmuş bir çiçektir.

 

Çiçeğinin büyüleyici kuvvetini kimse inkar edemez.Öyleki Allah bu aşk ve ilham kaynağı gül çiçeğinin düşmanlarından korunması için etrafını dikenlerle çevirmiştir.Hz Muhammed (S.A.V) gülleri "Seyyidül ezharül Cennet=Cennet çiçeklerinin ulusu" olarak nitelendirmiştir.

 

Tarih boyunca birçok şair ve yazar tarafından güller hakkında şiir,kaside,yazılar yazılmıştır.O güller ki insanların en güzel hissi olan aşk ve sevginin kendisinde anlam bulduğu bir çiçek olmuştur.